david lynch'in film-noir ( kara film ) türünde
yönettiği çarpıcı filmi kayıp otoban kimliklerini arayan benliklerini kaybetmiş
karakterlerin birbirlerinden ayrı ve aynı zamanda birbirleriyle kesişen şizofrenik
dünyalarını ele alıyor. filmde mekanların basıklığı, karanlığı fon seslerin
etkileri insanı adeta filmin içerisindeki psikolojiye sokuyor.
Bir açıdan şizofrenik bir katilin, sahip olduğu farklı
kişiliklerin hikayeleri, diğer bir açıdan da belirsiz bir kimliği paylaşan iki
farklı insanın içinde kayboldukları korkunç yaşantıları olarak ele alınabilir, Angeles’da
yaşayan ve bir gece kulübünde caz saksafon çalan Fred Madison adlı bir adamın
başından geçen garip olaylarla başlıyor. Karısı Renee’nin kendisini aldattığı
paranoyasıyla yaşayan Madison, evinin dışarıdan kamerayla çekilmiş
görüntülerinin yer aldığı bir kaset alır. Ardından bu sefer evin içininin
çekildiği bir kaset daha alan Madison, daha sonra karısıyla yatak odasındaki
görüntülerinin yer aldığı üçünücü bir kaset daha alır. Bu sırada karısının,
daha önce hiç tanımadığı bir arkadaşının partisine katılan Madison, burada
kendisini tanıdığını ve şu anda evinde olduğunu söyleyen garip bir adamla
tanışır. Telefonla evini arayan
Madison, karşısında, şu anda fiziksel olarak karşısında bulunan adamın sesini
duyunca şaşkına döner. Ertesi gün karısının evde ölü olarak bulunması üzerine
zanlı durumuna düşen Madison, aleyhine olan deliller üzerine, karısını öldüren
kıskanç koca suçlamasıyla hapse atılır. Karısının öldürülmesine dair hiçbir şey
hatırlamayan Madison, gelişen olaylar karşısında ne yapacağını bilemez. İşte
tam bu sırada dört duvar arasında tıkılıp kalan Madison, bir anda ortadan
kaybolur ve yerine Pete Dayton adlı genç bir adam geçer. Dayton, arabasının
bakımını sadece kendisine yaptıran bir gangsterin Alice adlı sevgilisine aşık
olan bir genç bir oto tamircisidir.
Filmde kesin bir açıklama olasılığına izin vermeyerek
olayların ve karakterlerin birbirleriyle olan ilişkisini muğlak bırakan yönetmen
izleyicinin hayal gücünü de canlandırmayı düşünmüş olabilir. benim düşünceme
göre fred karakteri karısını kıskanan onu aldattığı düşüncesini saplantı haline
getirmiş şizofren bir karakterdir. karısının ölümünün ardından zanlı sıfatı ile
hapse düşer çok rahatsız edici bir baş ağrısı çeken fred karakteri o gece pete
karakterine dünüşür pete ile ilişkisi düşünüldüğünde iki karekterin birbirini
tamamlayacak niteliklerde olması tesadüf olmadığını ve fred karakterinin bütün
eksikliklerini bu karakterde giderdiğini görebiliyoruz karısını mutlu edemeyen
ve bir başkasına kaptırdığını düşünen fred ve hayatındaki bütün kadınları mutlu
eden ve bir başkasının sevgilisini elinden alan pete ve iki karekterin ortak
noktası birbirine inanılmaz benzeyen alice- renee karakterleri. fred şizofren
olduğunu ve karısını öldürdüğünü ve onu aldattığı paranoyasına kendini
inandırmak ve işlediği cinayeti haklı kılmak için alt egosu olarak gördüğü pete
karakterinde aşık olduğu kadını fahişe olarak göserir.
filmin yönetmeni David Lynch, Fred ile Peter arasında
yaşananan ve uzam-zaman kategorilerini hiçe sayan transformasyonun, açıklanamaz
olmadığını, her şeye rağmen bir mantığa sahip olduğunu ima ediyor. Bu anlamda,
tek bir benliğin sahip olduğu farklı kişilikler tanımlaması yerine,
benliklerinin başka bir benlik tarafından işgal edilmesine engel olamayan
bireyler tanımlaması da Fred ile Peter arasındaki ilişkiyi anlamamıza
alternatif bir yaklaşım getirebiliyor. Lynch gibi bize, hiçbir şey
gördüğünüz, işittiğiniz, dokunduğunuz, hissettiğiniz, sandığınız gibi değildir
diyen bir film dili geliştirmiş. gerçeklik konusunu sorgulayan ve insanın bu
konuda çokca düşünmesini sağlayan bir yöntemi oluşu da filmlerine bakışı bir
hayli değiştiriyor. çok kaba bir bakış açısı ile izlendiğinde anlaşılacak bir
film olmayan kayıp otoban üzerinde hala tartışılan yorumlar yapılan
eleştirmenlerin sıklıkla eleştirdiği, insanı sorgulatan ancak düşünmeye sevk
eden bir film. eleştirmenlerin eleştirdiği bir konu ise filmlerinde
felsefecilerin teorilerine yer veren lynch'i anlamak için Kant’tan Gadamer’e,
Kafka’dan Freud’a bazı okumalar yapmış olmak gerekebilmesi bu yüzden de bazen
izleyicinin algılamakta sorun yaşayacağı
bir yöntemi olduğunu kabul etmek gerekir.